KURTULUŞ VAKTİ
Şimdi Saadet!  
  ANA SAYFA
  SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI PROF. DR.NUMAN KURTULMUŞ
  BASINDA SAADET
  SAADET MÜZİKLERİ
  FOTOĞRAF GALERİSİ
  VİDEOLAR
  YAZILAR
  DUYURULAR-ETKİNLİKLER
  TARİHTE BUGÜN
  HAKKIMIZDA
  İLETİŞİM
Bu, sadakat ekonomisidir!

  Bu, sadakat ekonomisidir! 21.02.2009 
Cem Tv'de Mustafa Pamukoğlu ile Eko Yaşam programına katılan Kurtulmuş, hükümetin "sadaka" ekonomisini değerlendirdi.


Videoyu sitenize ekleyin...

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mustafa Pamukoğlu ile Eko Yaşam programına katıldı. Cem Tv’de yayınlanan programda Kurtulmuş, Pamukoğlu’nun sorularını yanıtladı.

Pamukoğlu’nun kongreden bu yana ne değişiklikler oldu, teşkilatınız da neler değiştir sorunu Kurtulmşu şu şekilde cevaplandırdı:

Toplumun her kesimi ile görüşüyor, fikirlerine değer veriyoruz
“26 Ekim 2008 tariinde cok coşkulu ve bir o kadar da disiplinli bir kongre yaşadık. Kongre ile birlikte görevi devraldık. Türkiye’nin, bölgemizin, dünyanın içinden geçtiği süreçte son derece sıkıntılı çalkantılı zor bir süreç yani siyasi olarak zor bir dönem. Ayrıca Saadet Partisi’nin içinde bulunduğu siyasi şartlar bakımından fevkalade zor. Ama kongreden sonra gerçekten önce teşkilatlarımızda ciddi bir hareketlenme ortaya çıktı. Son üç seçimde oldukça kötü sonuçlar almış olan bir siyasi parti rakamsal olarak söylüyorum yani ateşin üstü küllenmişti kongre ile birlikte gelişen süreçle birlikte o külleri üflemeye başladık. Bunlardan birisi Saadett Türkiye buluşmaları adı altında otuz ilde program yaptık. Bburada sadece kendimizi anlatmadık, gittiğimiz yerlerde o ilin karar mekanizmaları içerisinde olan sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, sendikalar, ticaret odaları, sanayi odaları temsilcileri ile ciddi istişareler yaptık..

İnsanlarla oturduk konuştuk geniş kitlelerle oturduk konuştuk ve hatta dedik ki bizi nasıl görüyorsunuz? Peki dedik tahlillerinizi tavsiyelerinizi dinlemeye hazırız bunları söyledik ve çok geniş bir kesimle görüşlerimizi paylaştık. Ayrıca zannediyorum siyasette, hele bugünlerde Türkiye’nin de ihtiyacı olan kavgacı olmayan, çatışmacı olmayan, yol gösteren ama son derece kararlı, kendi ilkeleri, kendi prensipleri çerçevesinde tutarlı bir siyasi dili de oluşturmaya gayret ediyoruz. Toplumun bütün kesimlerine ulaşmayı başarabilen bir siyasi dili kullanmaya gayret ediyoruz ve doğrusu da budur. Televizyon programları, farklı kesimlerle olan toplantılar görüşmeler, zannediyorum ki belli bir ilgi ve teveccühü ortaya çıkardı.”


Mustafa Pamukoğlu’nun “Konuşmalarınızda bir güven oluşması ve nihayetinde söylediklerinizin çelişki yaratmaması halk nezdinde bir beğeni topladı. Yani sizi dinleyen, ‘Evet! Başkan tutarlı konuşuyor, programa uyumlu konuşuyor, tenkitleriniz falan belki… Bu halkın ümit ettiği arzu ettiği, özlediği bir şey miydi?” sorusunu samimiyetle yanıtlayan Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

Siyaset önce tutarlı olmaktır
“Yani şunu söyleyeyim, hayat sadece siyasetten ibaret değil. Bir insanın beyin kısmı olduğu gibi yürek kısmı da var. Beyin kısmı insanları tutarlı, aklıselim içerisinde hareket etmeyi zorunlu kılar. Yani biz kalp ile beyin uyumunu sağlamak zorundayız. Ne üniversite hayatım içerinde ne de siyasi hayatım içerisinde inanmadığım, benimsemediğim, özümsemediğim hiçbir fikri söylemedim. Hiçbir görüşü dile getirmedim. İnsanlarla farklı kanaatlerde olabilirim, farklı görüşlerde olabiliriz ama bana en aykırı görüşleri savunan insanları da hiçbir şekilde tahkir etmedim. Küçük görmedim görüşlerini değersiz bulmadım. Genç yıllarımdan itibaren bunları başarabildiğimi zannediyorum. Özellikle de siyasette mühim olan şey sizin muktedir bir üslubu kullanmanızdır ve yeri geldiği zaman iyi şeyler yapıldığında takdir etmesini bilmek ama tenkitlerinizi de çok net ortaya koymaktır. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kur’an kursu açılımı, ondan evvel çarşaf, başörtülü olan insanlara rozet takması…

Normalde alışılagelmiş olan şey nedir, muhafazakar bir partinin ‘bunu istismar ediyorsunuz’ demesi gerekir. Ben teşekkür ediyorum ve diyorum ki doğru yapıyorsunuz ama sadece Kur’an kursunu açacağız demekle yetinmeyin. Türkiye’de Kuran eğitiminin önünde şu şu engeller vardır. Eğer bunların kaldırılmasını için siz bu engelleri kaldırmaya çalışır da Adalet ve Kalkınma Partisi de bunların yapılmaması için mazeret üretirse meydanlara çıkıp diyeceğim ki CHP istedi ancak Ak Parti istemedi. Benzer şekilde Sayın Başbakan’ın Davos’taki tavırları milletin çoğunun hoşuna gitti. İlk tebrik edenlerden biri benimdir. Tebrik ederiz ancak orada göstermiş olduğunuz tavrın tutarlı olduğunu anlamamız için şu 5 maddeyi yapmanız lazım eğer yaparsanız sizi sonuna kadar destekleriz. .

Mustafa Pamukoğlu’nun “Bu ekonomik krizi, küresel krizi normal bir ekonomik kriz değil de bir medeniyet krizi diye nitelendirdiniz. Ne demek istiyorsunuz?” sorusuna dünyaya hakim güçleri anlatarak başlayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

Neo-liberal politikalar tüm savunumlarıyla çökmüştür
“Son üç asırdır dünyada hakim olan bir paradigma var. Model değerler üzerine kurulmuş batı medeniyetinin yönettiği, yönlendirdiği; ekonomisiyle, sanatıyla, televizyonuyla, medyasıyla ve bütün ekonomik programlarıyla dünyada hakim olan bir medeniyet var. Bu aslında liberal kapitalizmin bir anlamda içine düşmüş olduğu çıkmazdır. Muazzam bir tüketim toplumu oluşturdular. Ama 1970’lerin başındaki petrol krizleri ile birlikte dünyada aslında kapitalist paradigma çökmeye, çözülmeye başladı. Aslında kapitalist sistemi doğuran model değerler çöktü.

Model değerler, modernizm dediğimiz şey bir temel üzerine oturuyor biliyorsunuz. Birincisi aşırı bireyciliktir, her şey bireyin kendi çıkarını, menfaatlerini en çoğa çıkarmak üzerine oturur.  İkincisi aşırı rasyonalitedir. Yani dayanışma gibi yardımlaşma gibi rasyonel olmayan şeylere yer yoktur, mutlak rasyonalitedir. Üçüncüsü ise sürekli gelişen bir toplum yapısıdır. Hep bir sonraki bir öncekinden daha gelişkindir. Ama insanoğlu böyle bir şeyi düşündüğü zaman piramitlerin hala hesaplarını yapamadı. Bir diğer temel de insan hayatının tamamen manevi olan şeylerden uzaklaştırılması. Tamamen maddeci bakışa sahip bir insan hayatı oluşturulması. Paracı, çıkarcı, menfaatçi, kendisinden başkasını düşünmeyen, toplumsal değerleri olmayan, fakiri düşünmeyen, bir birey yapısı.

Büyük bir tüketim toplumu oluşturuldu, tüketim toplumu aynı zamanda bir üretim toplumunu oluşturdu. Bununla da insanların iyi kötü bir gelir durumu oldu. Ama bir üst sermaye grubu bütün dünyada peydahlandı. Bunun sonu ise 1970’lerin başındaki petrol krizidir. Petrol kriziyle birlikte birden üretim faaliyetleri iki katına çıkınca kapitalist sistemin çarkları dönmemeye başladı ve büyük bir aksaklık ortaya çıktı.

Kapitalist sistem burada kendisine iki tane suni tenefüs yolu buldu. Bunlardan bir tanesi küreselleşme süreçleri, diğeri de yüksek teknolojidir. Ama bununla birlikte dünyada iki temel şey daha gelişti; neo-liberal politikalar ve beynelmilel ekonomik tröstler. Neo-liberal politikalar dünya ölçeğinde bütün küçük balıkların büyük balıklar tarafından yutulduğu, küçük olanların, zayıf olanların tamamen ihmal edilmesine dayalı bir ekonomik düzen ortaya koydu. Keza dünyada milli ekonomiler yerine büyük küresel şirketlerin ekonomisi diyeceğimiz yeni bir ekonomik düzen ortaya çıktı. İki sene evvelki mortgage nasıldı? Amerikan Merkez Bankası Başkanı çok açık bir şekilde dedi ki ‘bizim en büyük sorunumuz bir milli ekomiyi yitirmiş olmamızdır.’ Yani bu şunun itirafı; koskoca Amerikan ekonomisini dahi bu şirketler yönetiyor. Bunun içerisinde dediğimiz gibi bölüşme, paylaşma, dayanışma gibi insani duygular vs. yoktur. Dolayısıyla aslında bu mantık modern zihniyetin içerisinde oluşmuş olan kapitalist mantık, neo -iberal politikalar çok doğal olarak yeni sömürgeciliği ortaya çıkardı.

Dünyanın yarısı 2 dolar günlük gelirle geçiniyor. Bu iki doların içerisinde yemesi var, içmesi, sağlığı, barınması, eğitimi var. Yani dünyanın yarısı aç, yoksul, sefil. Her iki dakikada bir insan açlıktan ölüyor. Dünyayı bu küresel şirketler sömürüyor. Dünyada böyle bir bölüşüm adaletsizliği var. Bu sistem bir tıkanıklığa girdi ve bizim şu anda mali kriz diye tartıştığımız şey buzdağının sadece görünen kısmı, suyun altında görünmeyen kısım var orada bir ahlak krizi var. Orada bir toplumsal kriz, bir sosyal kriz, manevi değerlerin krizi, orada bir politik kriz var, çok geniş bir politik kriz var.

Dolayısıyla bu sistem çöküyor, bir paradigma çöküyor. Bunu sadece ben söylemiyorum; bunu söyleyen birçok değerli bilim adamı var. En son Davos’taki toplantı… Biz Sayın Başbakan’ın tırnak içinde söylüyorum fırçasını konuşuyoruz. ama Davos’u ben iyi takip ettim. Davos’ta beş gün boyunca dünyanın bütün büyük şirketlerinin yöneticileri, dünyanın bütün büyük devletlerinin başbakanları, devlet başkanları vardı.  Konuşulan şey şudur; bu krizden nasıl kurtulacağız. Sonuç, elde var sıfır. Hepsi şu noktaya geldiler ki bu kriz bu paradigma içerisinde, bu sistem içerisinde çözülemez ve çok kolay bir takım tedbirlerle de bu geçiştirilemez, çözülemez. Yeni bir bakış açısı bulmamız lazım, yeni bir felsefe bulmamız lazım... “

Böyle sosyal devlet olmaz. Bunun adı sadakat ekonomisidir
Ak Parti Hükümeti’nin kömür, buzdolabı gibi yardımlarla seçim yatırımı içerisine girmiş olarak algılanan bu durumunun yoksulluğa da çare olamayacağını belirten Kurtulmuş, “Biz buna sadaka ekonomisi demiyoruz. Bu sadakat ekonomisidir. Bizim dinimizde sadaka imkanı olan bir ferdin yoksul bir başka ferde yaptığı yardımdır. Sosyal devlet açısından bakarsanız bu sosyal devlet uygulaması da değildir. Sosyal devlet iş verir, sosyal devlet yoksulun yoksulluğunun kalıcı olarak ortadan kalkması için çalışır. Bunlar yaraya merhem bile olmaz. Yoksulluğu ortadan kaldırmak istiyorsa önce ekonomisi politikasını baştan ayağa yenilemelidir” şeklinde konuştu

Şimdi Saadet!  
   
GÜNDEM  
   
Hava Durumu  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol